Çocuklarımız Neden Önceki Nesillere Göre Daha Sabırsız, Daha Yalnız ?
Çocuklarımızın karşı karşıya oldukları korkutucu bir gerçek var. Çocuklarımızın karşı karşıya oldukları bu yokuş aşağı gidiş her zamankinden daha gerçek. Bir öğretmen ve oyun terapisti olarak, yıllar boyu pek çok çocukla ve bir o kadar da ebeveynle birlikte çalışma fırsatım oldu. Bu süreçte, çocukların sosyal ve duygusal becerileriyle birlikte akademik davranışlarının da kötüye gidişine tanık oldum. Bugünün çocukları eskiden olduğu gibi hayat iyi hazırlanmıyorlar. Şimdi çok daha az şey yapıp çok daha fazla şey bekliyorlar.
Daha Yalnız, Daha Söz Sahibi, Daha Sabırsız… neden?
Bir nedeni var: Mevcut yaşam tarzı seçimlerimiz çocuklarımızı etkiliyor. Son teknoloji ürünleri, modern akımlar, en son gelişmeler… Hepimiz çocuklarımız için en iyisini istesek de bu, onları hayata karşı çok daha hazırlıksız oldukları bir yola düşürdü.
1. EKRAN KARŞISINDAKİ SÜRE ikilemi:
Ekran karşısında çok fazla vakit geçiriliyor. Çocuklarımıza elektronik aletleri teslim etmek kolaylıkla ters tepebilir. Teknoloji ve ekran başında geçirilen süre, okumak ve oyun oynamak için gereken zamandan çalıyor. Dikkat aralığını düşürüyor, anlık tatmin ihtiyacı oluşturuyor ve çocukları okulda ve evdeki zorluklar karşısında savunmasız bırakıyor.
Bir şeylere odaklanma ve dikkatle dinleme becerilerini kaybediyorlar çünkü her zaman hızlı tempolu, eğlenceli, her daim heyecanlı bir şekilde sunulan şeyleri izlemeye alışkınlar. Çocuklar sanal gerçeklikte vakit geçirdikten sonra gerçeğe dönmekte zorluk yaşıyorlar.
2. “Canın sıkılmasın” ikilemi
Bugünlerde o kadar meşgulüz ki çocuklarımızın da meşgul kalması ve canlarının sıkılmaması için kendimizi onlara tablet, cep telefonu ya da bir iPod verirken buluyoruz. Peki sorun ne? Çocuklarımıza zarar veriyoruz. Kendilerini eğlendirme, bir çözüm bulma ve yaratıcı olma becerilerini ellerinden alıyoruz.
Bunun sonucunda, çocuklarımızla daha az kaliteli vakit geçirmiş oluyoruz (ikinizin de kanepede oturup kendi teknolojik aletlerinize odaklanmanız kaliteli zaman değildir). Çocuklarımızla bağ kurmuyoruz. Çocuklarımız can sıkıntısından kurtulmak ve kendilerini nasıl eğlendireceklerini unutmak ya da yalnızca zihinlerini hayale dalmaktan alıkoymak için elektronik aletlere yaslanıyorlar.
3. “SENİ MUTLU ETMEME İZİN VER” ikilemi
“Çocuklarını [fazlaca] merkeze alan aileler kaygılı, bitkin ebeveynler ve talepkar, her şeyde söz sahibi çocuklar yaratıyor. Biz ebeveynler, bugünlerde çocuklarımız için kendi hayatlarımızı feda etmede çok acele ediyoruz. Pek çoğumuz, çocuklarımızın zamanımız, enerjimiz ve dikkatimizin çoğunu kapladığı çocuk merkezli aileler yarattık.” ~Code, Wall Street Journal
Ebeveynler olarak bizler, çocuklarımız için elimizden geleni yapmak için bu kararları verirken, istedikleri şeye çok sık boyun eğerken elbette iyi niyetliyiz. Çocuklarımızın mutlu olmasını istiyoruz, sevildiklerini hissetmelerini istiyoruz, gülümsediklerini görmek istiyoruz. Ne yazık ki, çocuklarımız için her şeyi yaparak ve onlara istedikleri her şeyi vererek uzun vadede hiç mutlu olamayacak insanlar yetiştiriyoruz.
Çocuklar çocuktur – kendileri için karar verebilecek kadar büyük, olgun ve bilgili değildirler. Onları olgunlaşmaya zorlamalıyız çünkü sonuçlarının farkındayız. Sebze yemediklerinde çocuklarımız sağlıklı olmayacaklar. Yeterince uyumadıklarında, aksi ve yorgun olacaklar ve okulda derslerine odaklanmakta zorlanacaklar. Otoparkta elinizi tutmadıklarında, çocuklarınız koşabilir ve bir araba ona çarpabilir. Bunlar “Çocuklar karar versin” ikilemimizin gerçekçi sonuçları.
4. “Seni kurtarmama izin ver” ikilemi
“Çocuklar ve gençler onlara fırsat tanıdığımızda son derece dayanıklı ve donanımlıdırlar. Ne yazık ki çoğu zaman ebeveynler dizginleri gevşetmekten ve çocukları kendi haline bırakmaktan korkarlar. Bunun değişmesinin zamanı geldi.” – Jennifer Harstein.
- Çocuklarımız, kaybettikleri telefonun yerine yenisini almak için harçlıklarını biriktirmeyi öğrenmeliler.
- Çocuklarımız unuttukları bir ödev konusunda öğretmenleriyle nasıl konuşacaklarını öğrenmeliler.
- Çocuklarımız eğer çamaşıra (ya da yerlerine yerleştirilmelerine) yardım etmiyorlarsa, giymek istedikleri günde en sevdikleri kıyafetlerini bulamayacaklarını bilmeliler.
Çocuklarımızın başarısız oluşuna tanık olmak kolay değildir. Üzüldüklerini, hayal kırıklığına uğradıklarını ya da morallerinin bozulduğunu görmek kolay değildir. Çocuklarımız için en iyisini istesek ve yaptığımız her şeyi en iyi niyetlerle yapsak da bu onlara çok yanlış bir ders verir. Evet, onlara nazik ve yardımsever olduğunuzu gösterin ama aynı zamanda onların da tecrübe edinmelerine ve başarısız olmalarına izin verin.
Şimdi ufak tefek şeylerde (ev ödevini unutmak ve okulda teneffüsün bitiş saatini kaçırmak gibi) başarısız olmalarına izin vermemiz yetişkin hayatlarında başarısız olmalarından (kredi taksitini yatırmayı unutup evini kaybetmek gibi) daha kolaydır.
5. Yüz yüze ETKİLEŞİM eksikliği ikilemi.
“Yığınla araştırmadan biliyoruz ki başkalarıyla yüz yüze vakit geçirmek psikolojik sağlığın en önemli göstergelerinden biri ve ruh sağlığı problemlerine karşı bilinen en iyi korumalardan biri.” – Audie Cornish
Bu sosyal beceriler o kadar değerli ki aslında pek çok araştırma bunların refah dolu bir geleceğin anahtarı olduğunu kanıtlıyor. Mükemmel sosyal beceriler zeka ile birlikte yüksek ücretli bir işe sahip olmanın anahtarı olarak görülüyor. “Liderlik sosyal konularda uzman olmayı gerektiriyor. Hatta Review of Economics and Statistics’te (Ekonomi ve İstatistik Dergisi) yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, konu başarıyı elde etmek olunca sosyal becerileriniz de en az zekanız kadar önemli olabilir.
6. “ÖDÜL” ikilemi
Çocukların davranışlarının, dikkat eksikliklerinin ve okulda artan davranış problemlerinin ardındaki “nedeni” anlarken, bir şeyin farkında vardık: Çocuklar ödüllendirilmek ister, hem de her zaman. Çocukları ÖDÜLLENDİRMEYİ canı gönülden DESTEKLİYORUM ama sürekli değil. Bu, ödülün değerini ‘soldurmakla’ kalmıyor aynı zamanda çocukları içsel ödüllerdense dışsal ödüller aramaya yönlendiriyor.
“Eğer A alırsam bana ne vereceksin?”
“Toplantıda sessizce oturursak sonra ne yapmamıza izin vereceksin?”
“Garajı temizlemekten benim çıkarım ne olacak?”
“Toplantıda sessizce oturursak sonra ne yapmamıza izin vereceksin?”
“Garajı temizlemekten benim çıkarım ne olacak?”
Buradaki sorun şu ki (bizim için) çocuklarımızın bir şeyleri şikayet etmeden yapmaları daha iyiyken, patronları/ev sahipleri/eşleri bu kadar uzlaşmacı olmayacaklar. Çocuklarınız yetişkin hayatlarında işlerine vaktinde yapmadıklarında kimse onlara fazladan vakit vermeyecek. Zamanında ödemedikleri için ev taksitlerini erteleyen olmayacak. Evet, onlara bunları öğretmek zor ama hayatın HER ZAMAN eğlenceli olmadığını benden öğrenmelerini tercih ederim.
O halde ne yapacağız?
- Günde On Dakika
Çocuklarınızla yeniden bağ kurun. Her çocuğunuzla günde on dakika boyunca birebir vakit geçirin. Elektronik aletler YOK, iPad ya da tablet YOK, televizyon YOK. Çocuğunuzun sizi yönlendirmesine izin verin (Etkinliği onlar seçsinler). Yalnız geçirdiğiniz bu vakit hissettiğiniz suçluluğu gidermeye yardım edecek (çünkü hepimiz suçlu hissederiz) ve çocuğunuzla bağ kurmanıza yardımcı olacak. - Bırakın Canları Sıkılsın.
Çocuklarımızı meşgul ve can sıkıntısından uzak tutmaya çalışmak yerine biraz sıkılmalarına İZİN VERSEK nasıl olur? “Canın sıkıldığı için çok şanslısın?” desek nasıl olur?
Oyalanmaları için onlara bir elektronik alet önermeyin, onları bir yere götürmeyi önermeyin. Bırakın biraz sıkılsınlar.
-Çocuğunuzun zihninin boşalmasını ve ilgilerinin ortaya çıkmasını gözlemleyin.
-Bunun onu kendi eğlencesini yaratmaya yönlendirişini izleyin.
-İhtiyaçlarının ya da anlık haz isteğinin ortadan kayboluşunu izleyin.
Can sıkıntısı, insanın kendisini tanımasına giden yoldur. - İçsel ödüller için, dışsal ödüllerden kurtulun.
Eskiden odamı temizlerken saat tutardım: kendi eğlencemi yaratırdım.
Ev ödevi yaparken öğretmen benmişim gibi yapardım: kendi eğlencemi yaratırdım.
Çocuklarınıza da bunu yapmayı öğretin. Sıkıcı işleri eğlenceli işlere çevirmenin yollarını düşünmelerine izin verin ve harika bir iş çıkarmayı bilmelerinin verdiği ödülü toplamalarına izin verin çünkü bu onları hayat boyu motive edecek türden bir ‘ödüldür’. - Konuşun.
Akşam yemeği vaktini konuşarak geçirin, arabada geçen vakti konuşarak geçirin, çocuklarınız eve geldiğinde onlarla KONUŞMAK için yaptığınız her şeyi birkaç dakikalığına bırakın (hayatlarında neler olup bittiğini öğrenin… akademik, sosyal, ya da duygusal). Televizyonu açmadan, telefonunuzu uzakta tutarak ve tabletinizden bir şeyler izlemeden yemek yiyin. - Sorumluluk Verin.
Ev işleri yalnızca temizlikten fazlasıdır. Sorumluluklar öz-saygılarını artırır. Onlara çalışmayı öğretir. Bir şeyleri umursamayı öğretir. Kendilerinden daha büyük bir şeyin parçası olmayı öğretir.
“Yüksek bir öz-saygı için bir amaca ihtiyaç vardır. Yüksek bir öz-saygının temel bir bileşeni, bir katkıda bulunmak bakımından kendinizi nasıl gördüğünüzdür. Başka bir ifadeyle, Çocuk gelişimi sürecinde, ev işleri bir çocuğun öz-saygısında büyük rol oynar.” ~Impact Parenting.com - Sınır Koyun.
Belirli bir yatma vakti belirleyin.
Atıştırmalıklar konusunda sınır belirleyin. (akşam yemeğinde önce atıştırmak yok ya da günde yalnızca bir tane abur cubur yenebilir.)
Belirli bir okuma vakti belirleyin. - Açık İletişim Kurun:
Onların yanında olduğunuzu bilmelerine izin verin. “Eğer üzgün ya da dışlanmış hissedersen ve tek başına altından kalkmakta zorlandığın bir şey olursa, bana gel.” Çocuklarıma her zaman, sorunları hakkında konuşmak, yalnızca dinlemek, onlar için dua etmek, onlara tavsiye vermek… ya da vermemek için onların yanında olduğumu hatırlatırım. “Buradayım… senin için… her zaman.“Bunu sık sık onlara hatırlatın. - TELFONUNUZU bırakın.
Çocuklar evdeyken internette geçirdiğiniz KENDİ vaktinizi sınırlayacak bir kural koyun. Elektronik aletleri kaldırdığınız bir vakit belirleyin (bizim ailemiz için bu saat, çocukların okuldan eve geldiği 15.30’dan yatma saatleri olan 20.00’a kadardır).
Çocuklar aileleriyle o bağı hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Bir arkadaşım bir keresinde bana çocuğunun “annemin telefonu benden daha önemli” dediğine kulak misafiri olmuş. Kızı o zaman altı yaşındaydı. Neden böyle hissettiği sorulunca küçük kız annesinin telefonuna bakmaktan kendisine bakmaktan daha çok hoşlandığını söyledi – küçük kızı konuşurken bile. Çocuklar her şeyi fark ederler. - Öğretmek için Örnek Olun.
Çocuğunuzun değişmesini istiyorsanız, öncelikle bir değişiklik yapmalısınız. Çocuklarınıza önceliklerinizin ne olduğunu öğretin. Aile, eşiniz, vb. Çocuğunuzun davranmasını istediğiniz şekilde davranın, çabucak sizin yolunuzdan geldiklerini göreceksiniz. Çocuğunuzun sizi bir kitap okur, bulaşıkları yıkar, akşam yemeği hazırlar, biriyle sohbet ederken karşılıklı oturup gözlerinin içine bakarken görmesine izin verin. Nezaket, tutarlılık, sıkı-çalışma nedir davranışlarınızla gösterin.
Bir ebeveyn olmak sahip olabileceğimiz en zor, en önemli görevdir. Bir hayat boyu sürmesini istediğimiz özellikleri aşılamak için yalnızca 18 yılımız var. Pek çok ailenin yaşama biçimlerini kökünden değiştirdiğine ve yeni bir hayat kurduğuna şahit oldum. Pek çok çocuğun önemli olan şeyleri bünyelerine katarak bunlarla yeniden bağ kurduklarını gördüm. Bu önemli bir şey ve burada anahtar sizsiniz.
Kaynak: Yourmodernfamily - http://cocuklaringelisimi.com/2018/04/03/cocuklarimiz-neden-onceki-nesillere-gore-daha-sabirsiz-daha-yalniz/
Yorumlar
Yorum Gönder